Birine Sırtını Dönmek Ne Demek?
Hayal kırıklığı, umut ve yeniden başlayan bir yolculuk…
Bir Başka Gün, Bir Başka Sırt
Kayseri’de, kışın o soğuk, keskin rüzgârında yürürken birden durdum. İki adım atıp, eski kafede buluştuğumuzu hatırladım. Biraz bekledim. Kapıdan girmemi bekleyen o yabancı insan. Ama ben, tam o an birine sırtımı dönmenin ne kadar zor olduğunu anlamıştım.
Hepimiz birilerine sırtımızı dönmeyi çok kolay zannederiz. Sanki bir karar anıymış gibi… Hızla ve net bir şekilde dönüp gitmek. Ama gerçekte öyle değil. Bu, insanın içinde kaybolan bir şeyler bırakmak gibidir. Benim yaşadığım şey buydu. Geçmişin köklerinden birini çekip alıyorsunuz, o kadar basit değil.
Başlangıçta Her Şey Güzel Görünüyor
O gün, 25 yaşımın ilkbaharındaydım. Yaşadığım yer Kayseri, aslında küçük ama büyütmeyi bildiğimiz bir şehir. Burada tanıdığım birisi vardı. İsmi, Fikret’ti. Hayatımda belki de en çok değer verdiğim insandı. Ama zaman geçtikçe, biraz daha soğuduk birbirimizden. Bazen insanlar, sevgiden değil, alışkanlıktan bağlanır.
O gün, ona sırtımı döneceğimi bileceğim ama buna karar verene kadar ne kadar zor bir yolculuk olacağını tahmin edemedim.
Dönmeye Başlamak
Bir sabah, Fikret’i aradım. Yavaşça konuştum. Gözlerimde bir gariplik vardı. Bu kadar uzun süreyle gördüğüm bir insana nasıl veda edebilirdim ki? Ne diyeceğimi tam olarak bilemedim. “Artık birbirimize sırtımızı dönme vakti geldi,” dedim.
Ve o an, kulağımda bir sessizlik vardı. Duygularımı tutabilmek o kadar zordu ki. İçimde, biraz korku, biraz kırgınlık, biraz da hüzün vardı. Ama tek bir şey daha vardı: Bir umudu sonlandırma duygusu.
“Fikret, belki de birbirimize sırtımızı dönmeliyiz. Bunu nasıl anlatabilirim sana bilmiyorum ama…”
İçimdeki tüm duygular, o tek cümleyle dökülüp gitti. Ama biliyordum ki bu cümleyi söyledikten sonra her şey değişecekti.
Birine Sırtını Dönmek Gerçekten Nedir?
Birine sırtını dönmek, sadece bedensel bir hareket değildir. Bu, ruhsal bir eylemdir. Kararını vermek zordur. Ama bazen hayat, devam etmek için senin bu adımı atmanı zorlar. Bazen, bir insanı sevmek onu bırakmaktan daha zor olabilir. Hele birine sırtını dönmek… O an içinde kaybolan tüm duygular birden çıkar, bir damla gözyaşı gibi.
Beni terk etmek isteyen bir insanın yüzünü görmek, sadece sükûneti değil, biraz da kabullenmeyi getirir. Fikret’i terk ettiğimi, ona sırtımı döndüğümü kabul ettiğim an, aslında kendi iç yolculuğuma başlamış oldum. O an yalnızdım. Ama bu yalnızlık, geçmişin köklerinden, hatırladığım tüm güzel anılardan kurtulmak gibiydi. Kırgınlık vardı, ama umudum da kaybolmamıştı. Yeni bir hayata başlamak için bunu yapmalıydım.
Yalnızlık ve Umut
Birine sırtını dönerken, yalnız kalırsın. Ama bu yalnızlık, bir kayıptan sonra gelen büyüme anıdır. Ben de büyüdüm. O kadar basit bir hareketle, birine sırtımı dönerken, kendi içimde değişmeye başladım. Kayseri’nin karanlık akşamlarında yürürken, belki de aslında kaybolan bir parçamı buldum. Fikret’e veda ettiğimde, sadece ona değil, eskiden olduğum halime de veda ettim.
Geriye dönüp baktığımda, sırtımı ona döndüğüm o an, aslında hayatımda attığım en önemli adımlardan biriymiş.
Sonuçta Ne Oldu?
Birine sırtını dönmek, hem en acı verici, hem de en özgürleştirici şey olabilir. İkisini de yaşadım. Fikret’le olan ilişkim sona erdi, ama kaybettiğim bir şey de vardı; yeni bir şey buldum. Bazen birine sırtımızı dönerken, asıl kaybolan şey kendimiz oluruz. Ama birine sırtını döndüğünde, kendini bulursun.
Bu hikâye belki de tam olarak birini terk etmekle ilgili değil. Birine sırtını dönmek, hayatta her zaman seçim yapma cesaretini bulabilmektir.